Akademik Dil ve Edebiyat Dergisi
Yazarlar: İncinur ATİK GÜRBÜZ
Konular:Edebi İncelemeler
DOI:10.34083/akaded.650245
Anahtar Kelimeler:Klasik Türk edebiyatı,Edebî metinler
Özet: Kaynaklara göre insanoğlu, yaşaması için gerekli olan beslenme ihtiyacını ilk dönemlerde avladığı hayvanlardan elde ettiği et türevi besinlerle ve topladığı meyve ve bitki tohumları ile karşılamaktaydı. Bu aşamada doğanın kendisine sunduklarıyla yetinen insanoğlu elindeki malzemeyi değiştirme/dönüştürme yetisine sahip değildi. Dolayısıyla bitki tohumlarını işleyip una dönüştürmeyi de bilmiyordu. Kesin tarihi bilinmemekle birlikte insanın ateşi kullanmayı öğrenmesi ve yerleşik yaşama geçmesi, besin kaynaklarının çeşitlenmesinin önünü açtı. Bu sürecin sonunda insanoğlu tahılı işlemeyi, elde ettiği unu mayalı ya da mayasız olarak hamur hâline getirmeyi ve fırın, tandır, sac gibi aletler aracılığıyla pişirerek ekmek hâline getirmeyi de öğrendi. Ortaya çıkan bu yiyecek insanlar tarafından öylesine beğenildi ki tarihin her döneminde insanlığıntemel besin kaynaklarından biri oldu. İnsanlığın gelişim sürecinde şehirleşmeye, meslekî bölümlenmeye ve ihtisaslaşmaya paralel olarak daha kolay üretilebilir ve ulaşılabilir olmasıyla birlikte bütün dünyada kurulan her sofranın vazgeçilmezi hâline geldi. Tarihî kayıtlarda Babil halkının fırında ekmek pişirmeyi bildiği, eski Mısır’da -tesadüfen bulunan- ekmek mayalama yönteminin kullanıldığı hatta Mısır’da beyaz ekmeğin soyluların ve sarayın simgesi sayıldığı gibi bilgiler bugüne aktarılmaktadır. Türklerde ise Orta Asya’dan itibaren var olan ekmek/etmek kültürü, Anadolu’ya yerleştikten sonra çeşitlenmiş ve daha zengin bir hâle gelmiştir. Anadolu coğrafyasının buğday yönünden zengin olmasının da etkisiyle buğday başta olmak üzere çavdar, arpa, mısır gibi tahıllar, ekmek yapımında kullanılmış ve ayrıca çeşitli yapım teknikleri ile ekmeğin şekli, tadı, dayanma süreleri de belirlenmiştir. Ekmek, toplumsal yapının gelişimiyle birlikte asgari düzeydeki beslenmenin sembolü hâline gelmiştir. İnsanların ekmeğe erişim gücü, toplumun refah düzeyinin göstereni olarak kabul edilmiştir. Toplumsal hayatın bu kadar önemli bir parçası olan ekmeğin ve çeşitlerinin, yaşanılan hayatın bir göstereni olan edebiyata ve edebi metinlere de yansıdığı görülmektedir. Bu çerçevede ekmekle ilgili pek çok unsur, edebiyatın mecazlar dünyası içerisinde kendine yer bulmuştur. Bu makalede ekmeğin ve ekmekle ilgili unsurların Osmanlı dönemi edebî metinlerindeki kullanılış biçimleri incelenecektir. Bu inceleme sonucunda ekmek etrafında oluşan anlam çerçevelerinin tespit edilmesi hedeflenmiştir.
Dergi editörleri editör girişini kullanarak sisteme giriş yapabilirler. Editör girişi için tıklayınız.