ATEBE Dinî Araştırmalar Dergisi
Yazarlar: Haluk ENÖNLÜ
Konular:Din Bilimi
Anahtar Kelimeler:Tasavvuf,Laʽlîzâde Abdülbâkî,Aşk,Cezbe,Marifet
Özet: Aşk ve cezbe tasavvufta eskiden beri kullanılan ve insanı Allah’a ulaştırankısa ve etkili yollardan biri olarak kabul edilir. Aşk, Allah’a karşı duyulan aşırı sevgi, cezbe ise, Allah’ın kulunu kendine doğru çekmesi demektir. Sûfiler ilahi aşkı Allah’a ulaşmak için yeterli görmezler. Allah’a ulaşabilmek için Allah’ın da kulunu kendine doğru çekmesi gerektiğini belirtirler. Onlara göre kul ancak bu şekilde Allah’a ulaşabilir. İnsan ne kadar çalışırsa çalışsın ilahî cezbe olmadan hakikat ve marifete ulaşamaz. XVI. yüzyılın son çeyreğinde ve XVII. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı Devleti’nde yaşamış ve Bayramî-Melâmisi olan Laʽlîzâde Abdülbâkî de (ö. 1159/1746) bu düşünceyi paylaşan mutasavvıflardandır. Onun tasavvufî düşüncelerinin temelinde aşk ve cezbenin olduğu söylenebilir. Onun bu konuda Mevlânâ ve İbnü’l-Arabi’den etkilendiği de ifade edilebilir. Biz bu çalışmamızda Laʽlîzâde Abdülbâkî’nin tasavvufî görüşlerinin temelinde aşk ve cezbenin olduğunu ve Mevlânâ ve İbnü’l-Arabi’den etkilendiğini karşılaştırmalı olarak ortaya koymaya çalışacağız.