Adalet Dergisi
Yazarlar: ["Neslihan KARATAŞ DURMUŞ"]
Konular:-
DOI:10.57083/adaletdergisi.1285721
Anahtar Kelimeler:-
Özet: Vergilerin kamu giderlerini karşılamada önemli role sahip olması yanında ekonomik ve sosyal etkileri de yadsınamayacak nitelikte önemlidir. Devletler de verginin bu fonksiyonlarını göz önüne alarak içinde bulundukları ekonomik ve siyasal duruma göre para ve maliye politikalarına yön vermektedirler. Bununla birlikte bazı sektörleri desteklemek, bir takım sosyal grupları korumak, belirli alanlarda üretimi artırmak ve/veya teşvik etmek amacıyla devletler alacağı vergilerin bir kısmından vazgeçebilmektedir. Muafiyet, istisna ve indirim olarak karşımıza çıkan bu uygulamalar vergilendirme ilkelerine uygun şekilde yapılmalıdır. Bu çerçevede kurumların mali yapılarını güçlendirmek ve bağlı değerlerinin ekonomik faaliyetlerde daha etkin şekilde kullanılmasına imkân tanımak amacıyla gayrimenkul ve iştirak hisseleri satış kazancı istisnası düzenlemesi Kurumlar Vergisi Kanunun 5. maddesinin 1. fıkrasının e) bendinde düzenlenmiştir. Kurumların sahip oldukları gayrimenkuller ve iştirak hisselerini elden çıkarmaları sebebiyle zarar etmeleri halinde bu zararın kurumun diğer kazançları üzerinden indirilemeyeceği aynı maddenin 3. fıkrasında belirtilmiştir. Ancak hem doktrinde hem de idarenin görüşleri ile yargı kararlarında bu konu farklı şekillerde yorumlanmıştır. Doktrinde farklı görüşlerin beyan edilmesi mükellefler açısından sorun teşkil etmezken idarenin ve yargı kararlarının kendi içinde tutarlı olmamasıvergilendirme ilkeleri nden adalet ve eşitlik ilkeleriyle de ters düşmektedir. Bu durum aynı zamanda mükellef haklarını ihlal edebilmektedir. Yüksek yargı organlarının aynı konuda çelişkili kararlarının olması Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından da adi l yargılanma hakkının ihlali olarak nitelendirilmiştir. Çalışmamızda da gayrimenkul ve iştirak hisseleri satış kazancı istisnasıyla ilgili genel düzenlemeler açıklandıktan sonra doktrindeki görüş farklılıkları yanında özellikle idarenin verdiği özelgelerle Danıştay kararları arasındaki farklılıklar çerçevesinde konu açıklanacaktır.