Fiscaoeconomia
Yazarlar: ["Mehmet Gürsan ŞENALP"]
Konular:-
DOI:10.25295/fsecon.1119880
Anahtar Kelimeler:Amerikan Kurumsalcılığı,Veblen,Alman Tarihsel Okulu,Amerikan Okulu,Yönetimsellik,American Institutionalism,Thorstein Veblen,German Historical School,American School,American School,American School,Managerialism
Özet: Bu çalışma, ABD'de Yaldızlı Çağ (Gilded Age) olarak bilinen 1800'lerin son çeyreği ile 20. yüzyılın ilk yarısına – İlerici Dönem (Progressive Era) ve Yeni Düzen (New Deal) yıllarına – odaklanmaktadır. Bunu yaparken, makale ilk başta Amerikan kurumsalcılarının bazı önde gelen isimlerinin yoğun şekilde etkilendikleri Alman Tarihsel Okulu ve Amerikan Siyasal İktisat Okulu (ya da Amerikan Okulu) ile ilişkilerine bakıyor. Yaygın görüş kurumsalcılığın neoklasik iktisadın hegemonyasına direnebilmiş ve Amerikan üniversitelerindeki iktisat bölümlerinde önemli bir ağırlık elde edebilmiş olduğu yönündedir. Dolayısıyla, çalışmanın ilk iki bölümü kurumsalcılığın, ‘Amerikan’, ‘orijinal’ ve ‘radikal’ olarak anılan unsurlarına odaklanıyor. Yazının asli meselesi ise şu: “Veblen gibi bir figürün Amerikan kapitalizmine karşı radikal görüşleri ve sonradan görme zenginlerin gösterişçi yaşam tarzlarıyla alay eden iğneleyici yazılarıyla özdeş Kurumsalcı/Evrimselci iktisat, ABD akademisi, araştırma enstitüleri ve bürokrasisinde ‘neoklasik teoriyle eşit önemde’ görülüp bir tür ana akım konumunu nasıl edebildi?” Bu bağlamda, çalışma, Amerikan Kurumsalcılığının şekillendiği ve etkili olduğu üç farklı kesite odaklanıyor. Bunların ilk ikisinde (1) Alman Tarihsel Okulu'nun Almanya’da tahsil görmüş ‘yeni nesil’ iktisatçılar aracılığıyla yarattığı etki, (2) 20. yüzyılın ortalarında artık çoktan unutulmuş Amerikan Okulu’nun korumacı/milliyetçi doktrinlerinin etkisi üzerine odaklanılıyor. Yazı, son olarak (3) Amerikan kurumsalcılığının toplumsal sınıf kökenlerini açığa çıkaran 1930’lardaki ‘yönetimsel devrim’ tartışmalarına uzanıyor. Burada Amerikan kurumsalcılarının, Yeni Düzen yıllarında yükselen ‘yönetimsel sınıfın’ ilerici unsurlarını temsil eden ‘organik aydınları’ olduğu ve geleneğin ABD'deki başarısının arkasında bu organik ilişkinin bulunduğu iddia ediliyor.