Namık Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu Dergisi
Yazarlar: ["Gökmen KANTAR", "Ezgi VURAL"]
Konular:-
DOI:10.56493/nkusbmyo.1061269
Anahtar Kelimeler:İdeoloji,Söylem,Feminizm,Feminist Hukuk Teorisi,Kamusal ve Özel Alan Ayrımı
Özet: Çalışmamızda, kadın hakları hareketi ile özdeşleşmiş feminizmin, tarihsel süreç ve hukuk bağlamında incelendiği bu çalışmada ilk olarak feminizmin tanımı yapılarak feminizmin ideoloji ya da söylem olduğu yönündeki tartışmalar incelenmiş ve feminizmin bir ideoloji olduğu sonucuna varılmıştır. İlk bölümde ideoloji ve söylem kavramları üzerinde durularak, feminizmin bir ideoloji olarak geniş çevrelerce incelenen ve ulusları etkisi altına alan bir ülkülem olduğu tespit edilmiştir. Bu tespit feminizmin söylemlerinin de incelenmesini gerektirmiş ve ikinci bölümde, çalışmamızın sınırlı tutulması açısından, yalnızca feminist hukuk teorisini oluşturan liberal- kültürel- sosyalist ve postmodern feminizmin söylemleri irdelenmiştir. Yapılan bu tespitler neticesinde feminizmin ortaya çıktığı düşünülen M.Ö 570 yılından günümüze evrilen tarihsel sürecine ışık tutulduğunda, feminizmin yalnızca biyolojik olarak kadın cinsiyetine tabi kişilerin hak mücadelesi iken dalgalar halinde genişleyerek kadınlar dışındaki bireylerin de savunduğu bir ideoloji halini aldığı görülmüştür. Temel olarak üç dalga halinde gerçekleşen feminist hareketler neticesinde feminizmin kültürel, radikal, post modern ve liberal feminizm gibi pek çok alt dala ayrıldığı fakat temel söylem olan kadın erkek eşitliği, kadınların temel hak ve özgürlüklere erişimin devletler nezdinde sağlanması gibi konularda görüş ve aksiyon birliği devam ettiği görülmüştür. Çalışmamızın üçüncü bölümünde Türk hukuk sisteminin feminist ideolojiye bakış açısı incelenmiştir. 2000’li yılların başından itibaren Türkiye, temel insan hakları alanında esaslı değişiklikler yaparak ulusal mevzuatını uluslararası standartlara taşımayı başarmıştır. Bu değişikliklerin, çalışmamızın konusuna paralel olarak, kadın hakları alanında yapıldığı görülmüş ancak toplum tarafından benimsenen değişikliklerin aktif olarak hayata geçirilebileceği sonucuna ulaşılmıştır. Çalışmamızın son bölümünde ise incelemelerimiz derlenerek, kanaatlerimiz okuyucunun takdirine sunulmuştur. Şöyle ki, terim olarak feminizmin tarih içerisindeki gelişimi ve sol görüşle sıkı ilişkisi nedeniyle toplum nezdinde ılımlı karşılanmadığı görülse de, Türk toplumunun yüzlerce yıllık tarihinde kadının temel insan haklarına ilişkin eşitlikçi bir yaklaşım sergilendiği, esasen feminizm olarak adlandırılmadığında bu ideolojiyi kabul ettiği ancak kültürel olarak yozlaşmış bireylerin feminizm ve eşitlikçi fikirlere şiddetle karşı çıktığı sonucuna varılmıştır.