ESTÜDAM Halk Sağlığı Dergisi
Yazarlar: Ece Elif ÖCAL, Burhanettin IŞIKLI
Konular:Tıp
Anahtar Kelimeler:Genetiği değiştirilmiş organizma,Gıda,Biyoteknoloji
Özet: Son tahminler, 2030 yılına kadar açlık ve malnutrisyonun olmadığı bir dünya hedefine ulaşmanın zor olacağını göstermekte ve 2030’da dünya nüfusunun yaklaşık 8.5 milyara çıkacağı öngörülmektedir. Günümüzde ulaşılan teknolojik imkânlar; bitkiler, hayvanlar, bakteri ve mantarlarda yeni özelliklerin oluşturulması için genetik materyali değiştirmeyi mümkün hale getirmiştir. Genetik materyali doğal olmayan yollarla değiştirilmiş organizmalar, genetiği değiştirilmiş organizma olarak tanımlanmaktadır. Üretici ve tüketici için bazı avantajlar sağladığından genetiği değiştirilmiş organizmalı gıdalar, genetiği değiştirilmiş tarımsal gıda ürünleri, yüksek verimliliklerinden dolayı dünya çapında geliştirilmektedir. Mevcut durumda piyasada bulunan genetiği değiştirilmiş mahsullerinin temel amacı, böcekler ya da virüslerin neden olduğu hastalıklara direnç sağlanması veya herbisitlere toleransın artırılmasıyla verimliliğin artırılmasıdır. Uluslararası Tarımsal Biyoteknoloji Uygulamaların Edinme Servisi’nin 2017 raporu, biyoteknolojik ürünlerin ticarileşmesinin ilk 21 yılında (1996-2016), çiftçilere tarımsal, çevresel, ekonomik, sağlık ve sosyal olarak önemli faydalar sağladığını ve tüketici sayısının giderek arttığını doğrulamıştır. Gelecekte genetik modifikasyon ile gıdaların besin içeriğini değiştirmek, alerjik potansiyeli azaltmak ve üretim sistemlerinde verimliliği artırmak hedeflenmektedir. Modern biyoteknoloji yöntemleri, konvansiyonel tekniklerle karşılaştırıldığında, artmış bir spesifite ile rekombinant veya iyileşmiş özelliklere sahip gıda ürünlerinin gelişimini sağlar. Bununla birlikte, genetiği değiştirilmiş gıdaların toplum tarafından kabul edilmesi ya da reddedilmesi için risk değerlendirmesi ve prosedürleri, daima yenilikçi metodolojik imkanlar kullanılarak ele alınmalıdır.