Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi
Yazarlar: Hasan ERASLAN, Aslıhan SARI
Konular:Sosyal
Anahtar Kelimeler:Edebiyat Sosyolojisi,Roman,Tanzimat Dönemi
Özet: Edebiyat, insanın yeryüzündeki varoluşunun, yürüyüşünün, eyleminin, düşüncesinin veönemlisi tavır alışınınönemli tanıklarından biridir. Toplumun bir dili olarak edebiyat ve bu dilin içerisinden çıkarımlar yapan sosyolojinin ortak bir paydada buluşamaması düşünülemez. Edebiyat sosyolojisi ise edebiyat-toplum ilişkisini merkeze alan ve bu ilişkiyi tüm yönleri ile araştıran bir girişimdir. Tanzimat’tan önce Arapça haliyle “edb” kökünden gelen edebiyat hoşluk, güzellik, edep anlamında iken Tanzimat döneminden sonra “yazın” şeklinde karşılık bulmuştur. Aynı zamanda Güzel yazmak, usulünde yazmak, edebinde yazmak gibi anlamlara da gelmektedir. Modern bir tür olan romanın hayata giriş yaptığı Tanzimat Döneminde de benzer şekilde edebiyat ve siyaset kurumlarının iç içe bir görünüm arz ettiklerini görebiliriz. Bu dönemde romanın genel olarak halkı aydınlatmak için kullanıldığını söylemek mümkündür. Toplumsal bir bilinçaltı oluşturmak ve fikirleri olayların arkasına saklayarak veya aynı fikirleri desenleyerek sunmak amaçlanmıştır. Tanzimat döneminde romanlarda çoğunlukla tasvir edilen kadın figürüdür. Her romanda, farklı olaylar da karşımıza çıkan kadın figürü aile kavramı ile birlikte anılırken aynı zamanda edep, terbiye ve hizmet kavramları ile de bağlantılıdır. Bu tahayyül biçimi dönem şartlarında ki kadının toplumsal yönünü deiyi şekilde sunmaktadır. Türk kadınlar iffetli, görgülü, kültürlü, sadık, ailesine düşkün, fedakâr bir imaj çizilirken, olumsuz yönleriyle ön plana çıkan kadınların gayrimüslim olduğu görülmektedir. Bu çalışmada dönem edebiyatında farkındalık yaratan Namık Kemal- İntibah (1876), Nabızade Nazım- Zehra (1896), Sami Paşazade Sezai- Sergüzeşt (1888) romanlarından haraketle içerik analizi yapılmıştır.
Dergi editörleri editör girişini kullanarak sisteme giriş yapabilirler. Editör girişi için tıklayınız.