KADEM Kadın Araştırmaları Dergisi
Yazarlar: Hilal Yazıcı
Konular:-
DOI:null
Anahtar Kelimeler:Aile Arabuluculuğu,Adil Yargılanma Hakkı,Makul Sürede Yargılanma Hakkı,Kişiliğin Geliştirilmesi Hakkı,Devletin Pozitif Yükümlülüğü.
Özet: Arabuluculuk, özellikle medenî hukuk iliükilerinden doğan uyuşmazlıkların çözümünde dünyada yaygın bir yöntem olarak uygulanmaktadır. Arabuluculuk, Osmanlı-Türk hukuk sisteminde tarihsel süreçte uygulama alanı bulmuştur. Bu kurumun kültürel-dinî temelleri bulunmasına rağmen, Türkiye’de pozitif hukuk düzenlemeleri içerisinde çok uzun süre yer bulamadığı görülür. Öte yandan uluslararası bazı kuruluşların tavsiye kararları ve Avrupa insan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye aleyhine verdiği kararlar neticesinde arabuluculuğun düzenlenmesi ihtiyacı ortaya çıkmış ve bu konuda yakın zamanda bir kanun hazırlanmıştır. Bu kanun şiddet iddiası içeren durumlar dışında aile hukukuna ilişkin konularda da arabuluculuk yoluna başvurulabileceğini düzenlemektedir. Ancak kanun, aile arabuluculuğuna ilişkin özel hükümler getirmemiştir. Aile kurumuna anayasal düzeyde önem atfedilmiş olması, çocuk haklarının anayasa tarafından özel olarak düzenlenmiş olması ve kadının insan haklarına dair karşılaşılan sorunlar, arabuluculuk kurumunu Boşanma süreçleri açısından önemli hale getirmektedir. Bu kurumun yerleşmesiyle, Boşanma süreçlerinde arabuluculuğa başvurulduğunda bazı hakların korunması mümkün hale gelecektir. Ancak arabuluculuğa dair bir takım endişelerin varlığı da görmezden gelinemez. Bu endişelerin giderilmesi, tarafların ve çocuğun haklarının korunabilmesi için aile arabuluculuğunun özel bir yasal çalışmayla düzenlenmesi gerekmektedir.